Kilimanjaro

Kilimanjaro eteklerinde
Yaslandığım koltuğumda elimde Hemingway’ın “Kilimanjaro’nun karları” adlı kitabı ile daracık pencereden dışarı bakarken, bugüne kadar dünyanın en sıcak yeri olduğuna inandığım
Ekvator kuşağında nasıl karlı bir tepe olacağını hayal etmeye çalışıyorum.

Kilimanjero vokanik dağı, Tanzanya sınırları içinde olmasına rağmen, Okyanus kıyısında ki Başkenti Dar-Es-Selam’a olan uzaklığının dezavantajı yetmezmiş gibi bir de komşu ülke Kenya’nın Başkenti Nairobi’ye yakınlığının nedeniyle, Tanzanya’nın bir dağı olarak tanınmamış. Kime sorsanız Kilimanjaro’yu Kenya’da diye biliyor...

Buralara gelenlerin çoğu ya Nairobi aktarmalı bir uçuşla ya da Nairobi havaalanından kalkan turist otobüslerle (www.riverside-shuttle.com) 5-6 saatte gelinmekte. Tüm dünya dağcılarının, hatta zirve tutkunu olmasa da dağlarda yürümeye alışmış trekking ve hikking yapan her gezginin kesin geldiği, Afrika’nın en yüksek noktası burası (5.867mt). Benim zamanın kısıtlı olunca, Dar-Es-Selam üzerinden otobüsle 10 saatte gelmek yerine (www.scandinaviagroup.com) biraz paraya kıyıp Zanzibar’dan Kilimajaro havaalanına direk uçuyorum. (www.precisionairtz.com - www.fly540.com).

“Uçsuz bucaksızlık” nedir diye kafam da bir yargı vardı ama Afrika’nın uçsuz bucaksızlığının bir başka olabileceğini hiç düşünmemiştim. Hani demek isterdim ki “...yer yer bir su birikintisi”, hani “...yer yer bir yeşilik”, ya da “...yer yer çıkıntı bir tepe.”

Havadan son 1 saattir gördüğüm Afrika’nın bu güzergahı için ne su, ne yeşillik ne de tepe adına bir şey diyemeyeceğim.

Çevrede pırpırların, daha doğrusu cebleri €-$ dolu yaşlı Safari çılgınlarının özel uçaklarının inebildiği bir kaç ufak (Arusha, Moshi, Serengeti) havaalanı olsa da daha büyük uçakların inebildiği Kilimanjaro havaalanı, Kilimanjaro Dağının bulunduğu Moshi ile safari merkezi Arusha’nın tam ortasında ve her iki yere 50’şer km uzaklıkta. Bu seyahati planlarken 5 günlük Kilimanjero ve Serengeti çevresinde ki turlar için otel ve yemek dahil 3.000$’lardan başlayan tur fiyatlarını ilk duyduğumda bu iş olmaz demiştim. Ama yola çıktığımdan beri bir sırtçantalı gezgin olarak her an en ucuz yolu keşfetme adına sürekli gözlerim açık etrafıma bakınıyor ve cebime uygun olanı yakalayabiliyordum.

Hedefim sırtçantlıların gidebileceği seviyede bir yer olunca iş ince takibe kalıyor. Yola çıkmadan bulduğum 2 otel vardı kafamda. 25$’lık (www.kilimanjarobackpackers.com) 6-8 kişilik ranzalı bir hostel yerine, 40$’lık özel odalı Osy Grand otelinde kalmaya karar vermiştim. (http://www.hotelscombined.com/Hotel/Osy_Grand_Hotel_Moshi.htm) Uçaktan iner inmez bu yolculukta bana eşlik edecek, Moshi’de 1 gece kalacağım Osy Hotelin bana bulduğu yerli bir rehber camları kırık, bir çok yeri paslı bir arabası ile bir oda bir sofa kadar büyüklüğünde ki havaalanından dışarı çıkmaya çalışıyoruz.

Daha yola çıkmadan çevrede ki tek çıkıntı yüksetinin baştan ne olduğunu anlamadığım yerden bir sivilce gibi fırlamış bazıları 2 metreyi aşmış tepecikler gözüme çarpıyor.

Rehberim Ali, bunların karıncaların toprak altında ki yuvalarında kendilerine yer açmak için yeryüzüne taşıdıkları toprakların oluşturduğu dev karınca tepecikleri olduğunu söylüyor. Bu yuvalar o uçsuz bucaksız düzlüklerde nerdeyse tek çıkıntıları oluşturuyordu.

Havaalanının küçüklüğünün aksine KLM gibi büyük uçak şirketlerin uçaklarının indiği havaalanından çıkarken rehberim başlıyor anlatmaya...

Arusha çevresinde İsrail ve Hollandalıların işlettiği yüzlerce hektarlık tarım alanlarında yetiştirilen yer elması, patates, ve lale soğanları, her gün kasa kasa Hollandaya götürülüyormuş. Birden Amsterdam’ın Bloemenmarkt’da ki o imrendiğim lale soğanlarını kasalardan yerlerde düşmüş yollara yuvarlanmış olanları ezmeden dışarı çıkmaya çalışırken o güzel Hollanda simgesi “Lale” biraz olsun gözümden düşmüştü.

Rehberim Ali, derisinin karalığı dışında, içtenliği ve acemiliği ile bizden biri gibi. Döküntü arabasının masrafların karşılayacak kadar çok turist gezdiremediğinden, daha doğrusu ülkeye akın akın gelen turistleri kapalı turlarla zaten sahipleri İngiliz, Fransız, Hollandalı, Amerikalı olan tur şirketlerine kaptırdığından beni yakalamış olmasına pek bir seviniyordu.

Saat günün yarısını geçmiş ve öğle güneşi tepemize çıkmıştı. Ancak her ne hikmetse, hava sıcak olmasına rağmen boğucu değildi. Araba penceresi sonuna kadar açık, 28 °C’lerde suratımı yalayan sıcak bir rüzgar eşliğinde Arusha-Moshi yolu üzerinden 1 saatte Moshi’ye geliyoruz.

Programda bugün dinlenmek vardı ama yorulmadığımı ve yarın tam gün yapacağım Marangu Village gezimin çok da vakit alacak bir yer olmadığını yolda yaptığımız muhabbete anlayınca otele giriş yapmadan direk o çok merak ettiğim, adını yerli Shwaili diilinden alan Kilim-Tepe, Njaro-Parlayan/Beyaz kelimelerinden oluşan “Parlayan Karlı Tepe” anlamında ki “Kilimanjaro” dağının eteklerine yöneliyoruz.

Gelmeden önce, beni Avrupalı bir Euro zengini zannediklerinden, Marangu köyü ve dağ eteklerinde bir kaç saat geçirme adına biraz faiş bir teklifle 300$ istedikleri turu, bir depo benzinin 60 $ dolması ve arabayla havaalanından başlayıp 150 km’yi geçen bir yol yapacağımızı ve 5 saat sürecek gezimde bir rehberin bana eşlik edecek olmasını göz önüne alarak, sıkı bir pazarlıkla 100$’a birbirimizi ikna ediyoruz. Şimdiden bir 200$ indirim yapmış olmamın rahatlığı ile uzakta puslu bir havada beyaz şapkalı Kilimanjaro dağını seyrederek yol alıyoruz.

“Marangu Cultur tour” diyerek gidilen yer, zirve çıkışlarının yapıldığı Marangu Yolu üzerinde. Yol asfalt ve yollarda tek bir çukur yok. Sanki geçen hafta yapılmış kadar düzgün. Dağ eteklerine yaklaştıkça hava nemleniyor ve etraf yeşilleniyor. İğne yapraklı uzun ve cılız ağaçlar yerini geniş yapraklı bodur geniş gövdeli bitkilere bırakıyordu. Yol kenarlarında boyları 3-4 metreye varmış muz ağaçlarının arasından geçip zirve yolunda ilerliyoruz.

Yol üzerinde bir kaç dağ pansyononu ve kapı önlerine ki verandalarına yayılmış kimileri bir kaç gün önce yaşadıkları zirve macaralarını birbirleriyle paylaşan dağcılar, kimileri de bir kaç gün içinde yaşayacakları yürüyüşlerin heyecanını şimdiden içlerinde hisseden dünyanın çeşitli ülkelerinden gelmiş gezginler, Kilimanjaro’nun beyaz zirvesine bakarak hayal kuruyorlardı.

Bir okul çıkışına denk gelince Ali sürdüğü arabasının frenine bastı. Her biri farklı ama okuluna, sınıfına göre tek tip kıyafet giymiş çoğu Tanzanya bayraklarına ilham kaynağı olmuş, doğanın yeşili, güneşin sarısı, okyanusun mavisi, derilerinin siyahı yanı sıra topraklarının kızıllığının renklerinden oluşan uniformaları ile ortalıklarda cıvıl cıvıl dolaşan saçları kazınmış çocuklar neşeyle dolanıyordu.

Kilimanjero etkelerindeki Marangu köyünü ve yer altı mağaralarını, Kinukamori şelalesini, gezip gecenin geç bir vaktinde bir yıldızı olduğundan şüphe duyduğum ama o yöre için kabul edilebilir Osy Grand Hotel’e geliyor ve yarın başlayacağım Serengeti Milli Parkı çevresinde 3 günlük Ngrongoro, Tarangeri, Lake Manyara safarilerisinin heyecanını içimde hissederek uykuya dalıyorum.

Şubat 2011